Merhaba. Ben Mutlu Hoca. Benim hikayem 1979 yılında Kayseri’nin Sarız ilçesine bağlı Kurudere Köyü’nde başladı. İlkokulu köyümüzün tek katlı, iki derslikli okulunda birleştirilmiş sınıflarda okuyarak bitirdim. Yaşadığım köy şehirlere uzak, izole bir köy olduğundan çok istesem de kitap, dergi gibi kaynaklara ulaşmam neredeyse imkansızdı. Çocukluğumda bakkallar, satın aldığımız ürünleri (ay çekirdeği, bisküvi, gofret vs) tarihi geçmiş ve kesilmiş gazete kağıtlarına sararak verirlerdi. Beni bakkala gönderdikleri zaman koşarak gider, büyük bir heyecanla ve aceleyle kesilmiş gazeteleri karıştırır, ilgimi çeken bir parçayı seçer ve “Buna sarar mısınız?” diye ricada bulunurdum. Bulmacalı bir kısma denk gelmişsem sevinçten havalara uçardım.
Kayseri Sarızı ilçesi, Kurudere Köyü'nde başlayan hikayemde, bugün dünyanın dört bir yanındaki insanlara ingilizce öğretmenin mutluluğunu yaşıyorum.
Okumaya, yeni şeyler öğrenmeye ve keşfetmeye oldukça hevesliydim. Öğrenme konusunda köyümüz sınırsız gerçek nesneler sunuyordu. Dağlar, taşlar, ağaçlar, kuşlar, çayırlar hep benimdi… Tek sorunumsa okumak için kitap, karıştırmak için ansiklopedi, yaşadığım köyün dışındaki dünyayı tanımak için dergi, gazete gibi kaynaklarım yoktu.
O yıllarda köyümüzde oldukça kültürlü, geleceği gören ve benim de asla unutamayacağım bilge bir ninemiz vardı; Kıyafet Nine.... Elektriklerin kesildiği bir gece, kapımız çalacak, kıyafet nine ele arabasına koyduğu birkaç çuval kitap, dergi, ansiklopediyle kapıda belirecek ve böylece benim bütün yaşantım değişecekti. Çocukları üniversiteyi bitirmiş meslek sahibi olmuşlardı ve onlardan kalan ne varsa o çuvallara doldurmuş, o yağmurlu gecede benim hayatımı değiştirmek için kapıyı tıklatmıştı. İlk kez gaz lambasının aydınlığında baş başa kalıyordum bu kadar kitapla ve Kıyafet Nine’min evimize bırakıp gittiği aydınlık dünyayla…
O çuvallardan neler çıkmadı ki! Karikatür dergileri, ansiklopediler, ders kitaplar, romanlar…Yıllar sonra İngiliz Edebiyatı okurken bu çuvalları Pandora’nın kutuları olarak tanımlayacaktım.
Evimizdeki bu hazineyi saklamak için birkaç gün içinde elleriyle harika bir kitaplık yaptı bana babam. Sanki dünya benim için tersine dönmüş ve kâinatın her yerinde iç sesim duyulmuştu…
İngilizce kitaplar da çıkmıştı elbette o çuvallardan ve ben o zaman başladım İngilizce macerama. Ortaokula geçtiğimde diğer arkadaşlarımın aksine İngilizceye aşina bir öğrenciydim ve oldukça da başarılıydım. Bu durum benim İngilizceyi meslek olarak da seçmem de etkili oldu ve Üniversiteyi İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okudum ardından Yıldız Teknik Üniversitesinde İngilizce Öğretmenliği Formasyonumu aldım.
Çeşitli kurslar ve kolejlerde çalıştıktan sonra devlete atandım ve 15 yıl güzel ülkemin farklı şehirlerinde ve okullarında İngilizce öğretmenliği yaptım. Bu süreyi okullarda okutulan İngilizcenin eksikliklerini not alarak ve bu eksiklikleri giderip, doğru metodu bulmaya çalışarak geçirdim. “Biz dil öğrenemeyiz” cümlesini asla kabullenmedim ve hiç pes etmedim; araştırmaya ve sürekli yeni yöntemler denemeye devam ettim… Devlet okullarında da İngilizce öğrenilebileceğini defalarca kanıtladım. Ben de devlette öğrenmiştim ve kendi yaşadığım kişisel tecrübeleri, araştırdığım yaklaşımlarla bir araya getirerek, Türkiye’de dil öğretme konusundaki unutulan bir hikâyeyi, geliştirip, günümüz şartlarına uygun hale getirerek yeniden hayata geçirdim. Böylelikle özgüvenli, İngilizce konuşabilen ve her şeyden önemlisi İngilizceyi seven harika çocuklar yetiştirdim.
Sonra…Hayatımdaki en büyük mucize gerçekleşti ve Yağmur doğdu… Onu çift dilli yetiştirebilmek, o güne kadar edindiğim tecrübeleri kendi kızımı eğitmek için de kullanmak ve ona daha çok vakit ayırabilmek için birkaç yıl sonra devletteki görevimden ayrılıp, benim için daha az vakit alacağını düşündüğüm Mutlu Haspolat Yabancı Dil Kursunu hayata geçirdim. Birkaç yıl sonra ise ikinci mucizemiz Mehmet Bulut geldi dünyaya. Bir yandan kendi çocuklarımı eğitirken bir yandan da günümün belli bir kısmında pek çok çocuğa İngilizce öğretmeye devam ettim.
Pandemi sürecinde Kurs olarak online derslerimize başladık ve Türkiye’nin her bölgesindeki öğrencilerimize ulaşmayı başardık. Sadece Türkiye’deki öğrenciler değil başka ülkelerdeki Türk çocuklarına da İngilizce öğretmeye başladık.
Türkiye’deki dil öğretim sürecinde yapılan hataları törpüleyerek ve eksiklikleri tamamlayarak oluşturduğum eğlenceli ve son derece öğretici sistem sayesinde katılımcılar inanılmaz güzel sonuçlar almaya ve sevdiklerine tavsiye etmeye başladılar. Böylelikle hızlı bir şekilde büyümeye başladık.
Kurum bu kadar büyüyüp sorumluluklar artınca, ben maalesef derslerime ara vermek ve yalnızca bize başvuran öğretmenleri yetiştirmeye ve onlara sistemin ayrıntılarını ve eğitim sürecimizdeki kritik noktaları aktarmaya başladım.
Yüzlerce öğretmen ve binlerce öğrenciyle her geçen gün büyüyen Mutlu Haspolat ailesinin oluşmasını sağladığım ve en ücra köşelerdeki öğrencilerimizin evine dahi Türkiye’nin en donanımlı öğretmenlerini ve en verimli sistemini sokmayı başardığım için mutlu ve gururluyum.